Cinsel Saldırı Davalarında Mağdur Beyanının Değerlendirilmesi: Yargıtay ve AİHM Yaklaşımı
Cinsel Saldırı Davalarında Mağdur Beyanının Değerlendirilmesi: Yargıtay ve AİHM Yaklaşımı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin N.Ö. / Türkiye davasına (Başvuru no. 24733/15) ilişkin kararı, cinsel saldırı iddialarının yerel mahkemelerce değerlendirilme biçimini ve özellikle mağdurun şikâyette bulunmakta gecikmesinin yargı kararlarına etkisini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi bağlamında incelemektedir. Dava, başvuranın, amiri tarafından kendisine karşı gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel saldırıyı bildirmekte gecikmesinin, yerel mahkemelerce verilen kararların gerekçelendirilmesinde dolaylı şekilde dikkate alınması nedeniyle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinin –tek başına veya 14. maddeyle bağlantılı olarak– ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Karar, yalnızca bireysel başvuru bakımından değil, aynı zamanda cinsel suçların yargısal değerlendirilmesinde mağdur beyanına nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda da önemli içtihat unsurları içermektedir.
Yargıtay İçtihadında Mağdur Beyanına Yaklaşım
Yargıtay, cinsel suçlara ilişkin kararlarında mağdur beyanının değerlendirilmesinde bazı temel ilkeler geliştirmiştir. Bu içtihada göre:
Maddi delillerin bulunmadığı hallerde tanık beyanları büyük önem taşımakta, bazı durumlarda yalnızca mağdurun tutarlı ve samimi ifadesi mahkûmiyet için yeterli görülmektedir.
Mağdur ile sanık arasında önceden bir husumetin bulunup bulunmadığı, beyanın değerlendirilmesinde etkili bir unsurdur.
Yargıtay, mağdur beyanının doğruluğunu değerlendirmek üzere aşağıdaki kriterleri belirlemiştir:
Mağdurun şikâyette bulunmakta gecikip gecikmediği,
Mağdur ile şüpheli arasındaki ilişkinin niteliği,
Mağdurun ifadesindeki tutarlılık,
Anlatımın hayatın olağan akışına uygunluğu,
Taraflar arasında husumet bulunup bulunmadığı,
Mağdurun karşı koyma ya da yardım çağırma imkânı olup olmadığı.
Bu çerçevede verilen bazı kararlar dikkat çekicidir: Örneğin, 2017 tarihli bir kararda Yargıtay, öğrencilerin sanığa yönelik intikam alma yönündeki beyanlarını ve ifadelerindeki tutarsızlığı dikkate alarak mahkûmiyet kararını bozmuştur.
AİHM’e Göre Cinsel Saldırı İddialarında Devletin Pozitif Yükümlülüğü
AİHM, yakın tarihli bir kararında cinsel saldırı iddiasına ilişkin yerel yargılamayı incelemiş ve etkili soruşturma yapılmadığı gerekçesiyle Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesini ihlal ettiğine hükmetmiştir.
Mahkeme’nin değerlendirmeleri şu temel noktalarda toplanmaktadır:
Özel hayatın korunması: 8. madde, bireyleri yalnızca devlet müdahalesinden değil, diğer bireylerin eylemlerinden de koruyacak etkili mekanizmaları gerektirir.
Etkin ceza hukuku sistemi: Rızaya dayalı olmayan tüm cinsel eylemlerin suç sayılması ve etkili biçimde kovuşturulması gerekmektedir.
Araç yükümlülüğü: Devletin yükümlülüğü, her davada mahkûmiyet değil, delillerin dikkatli ve özenli bir şekilde değerlendirilmesini sağlayacak süreçlerin işletilmesidir.
Somut Davada Mahkemenin Eleştirileri
Yerel mahkeme, karakter tanıklarının beyanlarını yüzeysel bir şekilde özetlemiş, güvenilirlik değerlendirmesi yapmamıştır.
Mağdura ilişkin psikiyatrik raporlar yalnızca aktarılmış, bu raporların mağdur anlatımını destekleyip desteklemediği yönünde herhangi bir çıkarım yapılmamıştır.
Tarafların talep ettiği telefon kayıtları gibi potansiyel deliller, gerekçe sunulmaksızın reddedilmiştir.
Mağdurun şikâyette gecikmesi, ifadesinin güvenilirliğine dair olumsuz bir ima taşımış, oysa Mahkeme’ye göre cinsel saldırı mağdurlarından “hemen şikâyet etme” gibi bir beklenti taşımak uygun değildir.
Mahkeme, soruşturmanın bağlama duyarlı biçimde yürütülmediğini, olaylara özgü değerlendirmelerin eksik kaldığını tespit etmiştir.
Sonuç: İçtihatlar Arasında Denge ve Tutarlılık İhtiyacı
Yargıtay’ın mağdur beyanı değerlendirmesine ilişkin geliştirdiği kriterler, AİHM kararında dikkat çekilen bağlam duyarlılığıyla örtüşmektedir. Ancak AİHM, bu kriterlerin sadece formel olarak zikredilmesini değil, olayın tüm koşullarına özgü derinlemesine bir analiz yapılmasını zorunlu görmektedir.
Cinsel suçlar gibi delillendirmenin güç olduğu davalarda, hem mağdurun adalet arayışına cevap verebilecek hem de sanığın haklarını koruyabilecek dengeli bir yargılama için yargı makamlarının bağlama, koşullara ve mağdur davranışlarının psikolojik dinamiklerine duyarlı bir yaklaşımı esas alması gerekir.
Karar Metni için: https://hudoc.echr.coe.int/tur?i=001-243061