
May 26, 2025
Sigorta Hukukunda Lütuf Ödemesi ve Halefiyet İlkesi: Teori, Uygulama ve Yargıtay İçtihatları

May 26, 2025
Sigorta Hukukunda Lütuf Ödemesi ve Halefiyet İlkesi: Teori, Uygulama ve Yargıtay İçtihatları
Sigorta Hukukunda Lütuf Ödemesi ve Halefiyet İlkesi: Teori, Uygulama ve Yargıtay İçtihatları
1. Lütuf Ödemesinin Hukuki Niteliği
Lütuf ödemesi; sigortacının, sigorta sözleşmesinden doğan herhangi bir hukuki yükümlülüğü bulunmaksızın, tamamen iyi niyet esasına dayalı olarak ve sosyal ya da ticarî gerekçelerle gerçekleştirdiği ödemelerdir. Bu tür ödemeler çoğunlukla poliçe teminatı dışında kalan rizikolar nedeniyle yapılmakta olup, sigorta hukukunda "ex gratia" ifadesiyle tanımlanarak, teminat altındaki tazminat ödemelerinden ayrılmaktadır. Sigortacı, rızasını aşarak ödeme yapsa dahi, bu tür bir ödeme hukuken sigorta tazminatı olarak nitelendirilemez.
2. Halefiyet İlkesinin Şartları ve Uygulama Alanı
Halefiyet ilkesi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 1472. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, sigortacı, sigortalıya sigorta sözleşmesi uyarınca yaptığı tazminat ödemesi ölçüsünde, zarara neden olan üçüncü kişiye karşı sigortalının sahip olduğu haklara halef olur. Ancak bu hakkın kazanılabilmesi için, sigortacının gerçekleştirdiği ödemenin mutlaka poliçe kapsamında yer alan bir rizikoya ilişkin ve hukuken zorunlu bir tazminat olması gerekir.
Bu şartları taşımayan, özellikle teminat dışında yapılan lütuf ödemeleri, halefiyet hakkının doğmasına neden olmaz. Zira bu durumda sigortacı, sigortalının sözleşmesel koruması kapsamında bir ödeme yapmak yerine, hukuken zorunlu olmayan bir edimde bulunmuştur.
3. Yargı Kararları Işığında Uygulama Örnekleri
Yargıtay içtihatlarında, lütuf ödemesinin halefiyet hakkını bertaraf ettiğine ilişkin pek çok karar mevcuttur:
“Zararın kara taşıma sürecinde meydana geldiği, ancak poliçenin kara taşımayı kapsamaması nedeniyle, sigortacının yaptığı ödemenin lütuf ödemesi niteliği taşıdığı ve bu sebeple davacı sigorta şirketinin aktif dava ehliyetinin bulunmadığı” gerekçesiyle davasının reddine karar verildiği bir kararda, halefiyetin ancak teminat kapsamında doğan tazminatlarda mümkün olduğu teyit edilmiştir.
Başka bir karar ise, hatalı şekilde lütuf ödemesi olarak nitelendirilen bir ödemenin aslında sigortacının rücu hakkını koruyan bir tazminat niteliği taşıdığını göstermiştir. Örneğin, ZMMS poliçesi kapsamında olmayan alkol etkisi altında kusurlu sürücünün neden olduğu zararda, sigorta şirketinin sulh yoluyla yaptığı ödeme mahkemece lütuf olarak değerlendirilmiş; ancak Yargıtay, “Bu durumda trafik kazasında sürücünün münhasıran alkol etkisi altında ve tam kusurlu olarak kaza yaptığı anlaşıldığından, ZMMS kapsamında zararın teminat dışında kaldığı ve davacı sigortacının sigortalısına rücu edebilme koşullarının oluştuğunun kabulü ile mahkemece dava dışı ölenin eşi ve çocukları tarafından davacı ... şirketine karşı açılan davada hesap raporu alınmadan dava sırasında taraflar arasında yapılan sulh protokolü ile 13.04.2015 tarihinde yapılan ödemenin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödeme yapıldığından talep edilemeyeceği gerekçesiyle lütuf ödemesi olarak değerlendirilmesi hatalı olup dosyada alınan 20.02.2017 tarihli raporda 2015 tarihli veriler ile rücu edilebilecek tazminat tutarı için esasa girilerek karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı biçimde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm kurarak yerel mahkeme kararını bozmuştur.
4. Sonuç ve Değerlendirme
Lütuf ödemesi ile teminata dayanan sigorta ödemesi arasındaki ayrım, sigortacının halefiyet hakkını kullanabilmesi açısından belirleyici bir öneme sahiptir. Bu çerçevede, sigorta şirketlerinin bir zarara ilişkin tazminat ödemesi yapmadan önce şu hususları dikkatle değerlendirmesi gerekmektedir:
Rizikonun poliçe kapsamında olup olmadığının tespiti,
Yapılacak ödemenin hukuki mahiyetinin açıkça belirlenmesi,
Sulh, ibraname veya temlik beyanı gibi belge ve protokollerin eksiksiz şekilde dosyaya eklenmesi.
Aksi takdirde yapılan ödeme, lütuf ödemesi olarak değerlendirilebilir ve bu durum sigortacının hem halefiyet hakkını hem de aktif dava ehliyetini hukuken ortadan kaldırabilir.
Bu nedenle, "Lütuf ödemesi varsa halefiyet ilkesi yoktur" , sigorta uygulamasında yalnızca pratik değil; aynı zamanda teorik ve yargısal düzeyde de titizlikle gözetilmesi gereken temel bir prensip halini almıştır.
Kaynakça
Türk Ticaret Kanunu, m. 1472. Erişim: https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=6102&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 04.10.2010, E. 2009/2993, K. 2010/9638.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 29.06.2010, E. 2009/1734, K. 2010/7608.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 16.05.2018, E. 2016/11691, K. 2018/3662.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 09.01.2024, E. 2021/14615, K. 2024/117.