Nov 25, 2025

Malpraktis- Komplikasyon Ayrımı ile Sağlıkta Tanıtım ve Bilgilendirme Yönetmeliği

Nov 25, 2025

Malpraktis- Komplikasyon Ayrımı ile Sağlıkta Tanıtım ve Bilgilendirme Yönetmeliği

Bu yazıda malpraktis olgusu ve komplikasyon ayrımına ilişkin değerlendirmelere yer verilmiş olup sağlık çalışanlarının yeni yönetmelik yükümlülükleri ile malpraktise ilişkin dikkat etmesi gereken hususlara yer verilmiştir.

                              I.            Giriş

Tıp bilimi, insan sağlığının korunması ve yaşam süresinin uzatılması açısından vazgeçilmez bir konuma sahiptir. İnsan anatomisini temel alan bu bilim dalı, her ne kadar ilerleyen teknoloji ve bilgi birikimiyle gelişmiş olsa da, insan unsurunun varlığı nedeniyle tamamen kusursuz bir işleyişten söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle tıp uygulamalarında ortaya çıkan hatalar veya öngörülemeyen sonuçların hukuki sorumluluk açısından nasıl değerlendirilmesi gerektiği önem kazanmaktadır. Çalışmanın odak noktası, tıbbi uygulama hatası olarak bilinen malpraktis ile tıbbi müdahalelerin doğal ve kaçınılmaz sonuçları olarak kabul edilen komplikasyon kavramlarının sınırlarının nasıl belirleneceğidir.

Türkiye’de yıllardır gündeme gelen “Tıbbî Hizmetlerin Kötü Uygulanmasından Doğan Sorumluluk Yasa Tasarısı’na rağmen, tıbbi uygulama hatalarını kapsamlı biçimde düzenleyen genel bir malpraktis yasası hâlâ yürürlüğe konulamamıştır. Bu nedenle uygulama büyük ölçüde sorumluluk hukuku ilkeleri, hekimlik meslek etiği kuralları ve Yargıtay içtihatlarıyla şekillenmektedir.

                            II.            Hekimlerin Tıbbi Sorumluluğu

Tıbbi sorumluluğa ilişkin değerlendirmeler haksız fiil hukuku ve sözleşme hukuku çerçevesinde yapılmaktadır. Sorumluluk hukuku içerisinde tıbbi müdahaleler kişilik haklarına ilişkin ihlaller barındırabildikleri için hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı ile meşruiyet kazanırlar. Hukuka uygunluk ile meşru hale gelmiş olmaları müdahalelerde hekimin sorumluluğunu kapsam dışı bırakmak için yeterli değildir. Hekimlik Sözleşmesini hem öğretideki baskın görüş hem de Yargıtay kararları vekâlet sözleşmesi niteliğine haiz görmektedir. Bu nedenle hekimin özen gösterme borcu, TBK m.506/3 hükmü “Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır” ve Biyotıp Sözleşmesi 4. maddesi “Araştırma dâhil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” hükümleri beraber değerlendirilerek oluşturulmaktadır. Hekimin özen sorumluluğu hasta ile arasında bir sözleşme olmasından bağımsız olarak da ortaya çıkmaktadır. Hekimin bu yükümlülüğe aykırı tavırları malpraktis iddiasını gündeme getirmekle beraber tazmin yükümlülüğü doğurur. Tıp hukukunda hekim ve diğer sağlık çalışanlarının; “tazminat sorumluluğu” dışında, “cezai sorumluluğu”, “idari sorumluluğu” ve “etik sorumluluğu” da bulunmaktadır.[1] Dolayısıyla tıbbi uygulamaların değerlendirilmesinde, hekimin davranışının mesleki standartlarla uyumlu olup olmadığı çok katmanlı bir şekilde incelenir.

                         III.            Tıbbi Uygulama Hataları (Malpraktis)[2]

TTB, Hekimlik Meslek Etiği Kuralları madde 13 tarafından malpraktis terimi “Hekimliğin Kötü Uygulaması (Malpractice): Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi, hekimliğin kötü uygulaması anlamına gelir.” şeklinde tanımlanmıştır. Hekimin tıbbi faaliyetinin kusur yönünden değerlendirilmesinde esas alınan ölçüt, mesleğin gerektirdiği standartlardır. Genel olarak, hekimden beklenen standart uygulamalar: anemnez alma, muayene yapma, tanı metotlarını kullanma, bilgilendirme, aydınlatılmış rıza alma, istenmeyen ve beklenmeyen komplikasyonları bilme, bakım yapma, takip/kontrol yapma[3] gibi unsurları kapsar.

Hekimin komplikasyonların her birini tahmin ederek hareket etmesi beklenemez ancak olası risklerin hastaya bildirilmesi yükümlülüğü hekime aittir. Yargıtay, bilgilendirme yükümlülüğünü hekimin en temel sorumluluklarından biri olarak görmektedir. Örneğin önüne gelen bir dosyada ilaç kullanımına dair bilgilendirme yapılmaksızın hastaya ilacın yazılmasında hekimin komplikasyonun oluşmaması için gerekli özeni göstermediği yönünde karar vermiş olup hastaya bilgi verildiğine dair kanıt yükü hekimin üzerindedir. (Yargıtay 13.HD. T.19.10.2006, E.2006/10057, K.2006/13842)

                         IV.            Komplikasyon

Malpraktis dışında oldukça birbirine yakın olmasından dolayı sık sık tartışmalara yol açan komplikasyon olgusu da değerlendirilmelidir. Komplikasyon, tıbbi müdahale mesleki standartlara uygun biçimde yapılmış olsa dahi, müdahalenin doğası gereği ortaya çıkabilen, her zaman öngörülmesi veya önlenmesi mümkün olmayan risklere bağlı zararlardır. Komplikasyon hâlinde kural olarak hekimin sorumluluğu doğmaz; ancak hekimin komplikasyon risklerine karşı gerekli önlemleri alması beklenir.

Buna göre;

  • Hastanın bağışıklık sistemi zayıf olmasına rağmen uygun koruyucu önlemler alınmadan tedavi edilmesi sonucu zatürrenin gelişmesi malpraktis,

  • Tüm gerekli önlemler alınmasına rağmen hastada bağışıklık güçlendirici tedavi sırasında zatürre görülmesi ise komplikasyon örneğidir.

                            V.            Kusur Olgusu

Tıp biliminin ulaştığı düzeye göre, her hekimin sahip olması gereken bilgilerin eksikliğinden kaynaklanan meslek hataları, kusur olarak değerlendirilmelidir.[4] Bu noktada hekimin mesleki tecrübesi, yaşı, fiziki gücünün önem arz etmesi mümkün değildir. Ancak uzmanlık gerektiren bir durum söz konusu olduğunda, uzman hekime danışma imkanı varken bunu yapmayan hekimin sorumluluğu daha ağır değerlendirilir. Bahsedilen standartlar ortalama bir hekimin sahip olması gereken eğitim ve mesleki yetenekler üzerinden somut olaya uygulanmalıdır. Hekimin kusurunun objektif yönü, zarar veren davranışının tıp alanında kabul görmüş kurallara aykırılık göstermesi; sübjektif yönü ise, hekimin somut olaydaki durum ve koşullar altında mensubu olduğu meslek grubundaki ortalama hekim tipinin göstereceği davranıştan kusurlu olarak sapmış olması şeklinde ortaya çıkmaktadır.[5] Ayrıca tıbbi kusur durumundaki beklenen özen dereceleri hastaya uygulanan müdahalenin zaruretine göre de değerlendirilmektedir. Müdahalenin hayati tehlike ve risk oranı arttıkça hekim tarafından gösterilmesi gereken özen de artmaktadır.

                         VI.            Malpraktis- Komplikasyon Ayrımı

Malpraktis ile komplikasyon arasındaki temel ayrım, tıbbi müdahalenin standartlara uygunluğu üzerinden yapılır. Müdahale tıp biliminin gereklerine uygun yapılmasına rağmen ortaya çıkan ve önlenmesi mümkün olmayan zararlar komplikasyon olarak kabul edilir. Buna karşılık, gerekli özenin gösterilmemesi veya tıbbi standartlardan sapılması durumunda ortaya çıkan zararlar malpraktis niteliğindedir. Hiçbir tedavi ya da cerrahi müdahale, risk almadan gerçekleştirilemez. Hekimin sorumluluğunun değerlendirilmesi önlenemeyecek bir durumu önlemeye çalışması değil, buna karşı gerekli tedbirleri almış olması ile ilgilidir. “…o sebeple doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafifte olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastanın zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır...” Yargıtay (13.HD. E.2016/6074, K.2017/8426, T.21.9.2017)

Ayrıca komplikasyonun varlığı hekimin sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırmaz; hekimin bu riski önlemek için alması gereken makul tedbirleri alıp almadığı ayrıca incelenir.

                      VII.            Yargıtay Kararları Işığında Bir Değerlendirme ve Yeni Yönetmelik Hükümlerinin Etkisi

Tıbbi malpraktis davalarında Yargıtay, öncelikle hukuki ilişkinin niteliğini belirlemekte; vekâlet ilişkisi söz konusu ise hekimin özen borcu, eser sözleşmesi söz konusu ise sadakat ve özen borcu çerçevesinde değerlendirme yapmaktadır. Malpraktis davalarında bilirkişi heyeti, tıbbi uygulamanın mesleki standartlara uygunluğunu değerlendirebilecek nitelikte uzman kişilerden oluşturulur. Bu heyet çoğunlukla ilgili branştan uzman hekimleri, tıp fakültesi öğretim üyelerini ve gerektiğinde adli tıp uzmanlarını içerir. Bazı durumlarda, tıbbi sorumluluk ve kusur değerlendirmesinin hukuki boyutunu açıklığa kavuşturmak amacıyla hukukçu bilirkişilere de başvurulabilir. Hekimin en hafif kusurdan dahi sorumluluğu nedeniyle bilirkişi raporları davanın temel unsurlarından biridir.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre bilirkişi raporunun:

  • Tıbbi standartlar ışığında değerlendirme yapması,

  • Hangi tedavinin uygulanması gerektiğini ve hekimin gerçekte hangi tedaviyi uyguladığını açıklaması,

  • Somut olayın özelliklerine uygun bilimsel gerekçeler içermesi,

  • Tarafların itirazlarını karşılaması,

  • Yargı denetimine elverişli nitelikte olması zorunludur.

Yakın tarihte yayımlanan Sağlıkta Tanıtım ve Bilgilendirme Yönetmeliği'nin malpraktis ile bağlantısı, hekimlerin hastaları bilgilendirme yükümlülüklerini şeffaf ve doğru biçimde yerine getirmelerini zorunlu kılmasından kaynaklanır. Malpraktis davalarında hekimin en çok tartışılan yükümlülüklerinden biri “aydınlatma” görevidir. Yönetmelik, hangi bilgilerin nasıl verileceğini, hangi tür içeriklerin yanıltıcı veya gerçeğe aykırı sayılacağını ayrıntılı şekilde düzenleyerek bu yükümlülüğün sınırlarını netleştirir.

Bunun doğal sonucu olarak yönetmelikteki kurallara aykırı biçimde yapılan tanıtım veya bilgilendirme faaliyetleri, malpraktis iddialarına zemin oluşturabilir. Örneğin hastaya gerçeğe uygun olmayan beklenti yaratacak şekilde reklam yapmak, bilimsel dayanaktan yoksun bilgiler vermek veya sonuç garantisi sunmak, hem hukuka hem de tıbbi etik kurallarına aykırıdır. Bu tür davranışlar, hem aydınlatma yükümlülüğünün ihlali hem de hekimlik faaliyetinde “özen borcunun” yerine getirilmemesi olarak değerlendirilip malpraktis iddiasını güçlendirebilir.

Ayrıca yönetmelik, hastaların fotoğrafları ve tedavi süreçlerine ilişkin bilgilerin paylaşılmasına sıkı sınırlar getirerek kişisel verilerin korunmasını güvence altına almıştır. Bu kurallara uyulmaması hâlinde hem idari yaptırım hem de hukuki sorumluluk doğabileceğinden, malpraktis davalarında hekimin davranışlarının değerlendirilmesinde yönetmelik hükümleri önemli bir referans noktası hâline gelmiştir.

Hâkim, bilirkişi raporunu olduğu gibi kabul etmekle yükümlü olmayıp, raporun dosya kapsamına uygunluğunu da ayrıca denetlemelidir.

SONUÇ

Tıbbi uygulama hataları ile komplikasyon ayrımının doğru şekilde yapılması, hem hasta haklarının korunması hem de hekimlerin mesleki özerkliğinin sürdürülmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Türkiye’de kapsamlı bir malpraktis yasasının bulunmaması, tıbbi sorumluluğa ilişkin değerlendirmelerin ağırlıklı olarak Yargıtay içtihatları, sorumluluk hukuku ilkeleri ve mesleki etik kuralları çerçevesinde yürütülmesine neden olmaktadır. Bu durum, özellikle bilirkişi raporlarının davanın sonucuna etkisini daha da kritik hâle getirmekte; raporların bilimsel, ayrıntılı, tarafların iddialarını karşılayan ve yargısal denetime elverişli olmasını zorunlu kılmaktadır. Malpraktis ile komplikasyonun sınırlarını belirleyen temel ölçüt, hekimin mesleki standartlara uygun davranıp davranmadığıdır. Hekimin aydınlatma yükümlülüğü, özen borcu ve mesleki standartlara uyma zorunluluğu, tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğunu belirleyen temel kriterlerdir. Bununla bağlantılı olarak, sağlık alanındaki tanıtım ve bilgilendirmeye ilişkin yeni yönetmelik de hekim-hasta iletişiminin şeffaf, doğru ve etik sınırlar içinde gerçekleşmesini sağlayarak bu alandaki hukuki değerlendirmelere yön veren önemli bir normatif çerçeve oluşturmuştur. Tüm bu unsurlar bir arada değerlendirildiğinde, tıbbi sorumluluk hukukunun dinamik bir yapıya sahip olduğu ve yargısal içtihatlar, etik kurallar ve yeni düzenlemeler ışığında sürekli geliştiği görülmektedir. Bu nedenle hem sağlık çalışanlarının hem de hukuk uygulayıcılarının tıbbi müdahalelerde ortaya çıkabilecek riskleri doğru analiz ederek malpraktis–komplikasyon ayrımını somut olaya uygun şekilde yapmaları oldukça önem arz etmektedir.

 

KAYNAKÇA

DEĞDAŞ, Ulaş Can, (2018), “Hatalı Tıbbi Uygulamadan (Malpraktis) Doğan Hukuki Ve Cezai Sorumluluk”, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:1 Sayı:6, s.41-65.

DEMİR, Mehmet, (2008), “Hekimin Sözleşmeden Doğan Sorumluluğu” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: 57, S.3, s 225-252.

DEMİR, Mehmet/ KİRKİT, Ecem (2022), ”Komplikasyon – Malpraktis Ayırımının Tıbbî Özel Hukuk Sorumluluğuna Etkisi” ÇÜHAD, S:1,s. 58-91.

HAKERİ, Hakan, Tıp Hukukunda Malpraktis-Komplikasyon Ayrımı (http://www.toraks.org.tr) (S.e.t. 10.11.2025)

POLAT, Oğuz (2015),” Tıbbi Uygulama Hataları”, Seckin Yayınları, 2. Baskı, Ankara.

UYGUR, Atiye B., “Hekimin Kusurunun Değerlendirilmesi”,Türkiye Barolar Birliği Dergisi, C:Eylül-Ekim 2019, S:144, s. 355-381 

Çolakoğlu - YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA MALPRAKTİS KOMPLİKASYON AYRIMI (s.e.t. 12.11.2025)

Yargıtay 13.HD. E.2016/6074, K.2017/8426, T.21.9.2017

(Yargıtay 13.HD. T.19.10.2006, E.2006/10057, K.2006/13842)




[1] HAKERİ Hakan, Tıp Hukukunda Malpraktis-Komplikasyon Ayrımı (http://www.toraks.org.tr) (Alıntı Tarihi: 19.11.2025) s.24


[2] Türkçeye malpraktis olarak çevrilen ve çoğunlukla bu şekilde kullanılan medical malpractice ifadesinin tam karşılığı olarak tıbbi uygulama hataları terimini kullanmayı tercih ediyoruz. POLAT, Oğuz (2015),” Tıbbi Uygulama Hataları”, Seckin Yayınları, 2. Baskı, Ankara, s.31


[3] VAROL, Nezih (2008) “Sağlık Hukukunda Bilirkişilik” Ankara Barosu-AÜHF Sağlık Hukuku Kurultayı, 1-3 Kasım 2007, Ankara, s. 379.


[4] UYGUR, Atiye B., (2019) “Hekimin Kusurunun Değerlendirilmesi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, C:Eylül-Ekim, S:144, s.358.


[5] DEMİR, Mehmet, (2008), “Hekimin Sözleşmeden Doğan Sorumluluğu” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: 57, S.3, s. 247.

Lawyer portrait photo

Passus

passuslawblog@gmail.com