Madleen Gemisi'nin Açık Deniz Sularında Alıkonulmasının Uluslararası Hukuk Boyutu

Madleen Gemisi'nin Açık Deniz Sularında Alıkonulmasının Uluslararası Hukuk Boyutu

Bu yazı Madleen gemisinin Açık Deniz sularında İsrail tarafından durdurularak gemide bulunanların tutuklanmasının Uluslararası Hukuk bağlamında incelenmesini içermektedir.

NELER YAŞANDI?

Madleen, Freedom Flotilla Coalition (Özgürlük Filosu Koalisyonu) tarafından organize edilen ve 1 Haziran 2025’te İtalya’nın Sicilya adasından Gazze’ye doğru yola çıkan Birleşik Krallık bandıralı bir sivil yardım gemisidir. Sivil yelkenli teknenin içinde İsveçli, İrlandalı, Fransız, Türk, Kanadalı, İtalyan, Norveçli ve İspanyol 12 gönüllü yer almaktaydı.

Organizatörlerin beyanlarına göre gemi, bebek maması, un, pirinç, çocuk bezi, kadın hijyen ürünleri, suyu tuzdan arındırma kitleri, tıbbi malzeme, koltuk değneği ve çocuk protezleri de dahil olmak üzere Gazze halkı için acilen ihtiyaç duyulan malzemeleri taşıyordu.

Madleen, İsrail'in tüm tehditlerine rağmen yoluna devam etti ancak İsrail ordusuna bağlı deniz kuvvetleri tarafından gemi gece 03.00 saatleri civarında açık deniz sularında durdurularak Aşdod Limanı’na getirildi. İsrail gemi içerisindeki 12 kişiyi ülkelerine göndereceğini duyurdu.

 

1.      AÇIK DENİZ

Milletlerarası hukuk açısından denizler milli yetkiye sahip deniz alanları ve açık denizler şeklinde bir ayrıma tabi tutulmuştur. Açık denizler bütün devletlerin denize kıyısı olup olmadığına bakılmaksızın serbestçe kullanımına sunulan ve hiçbir devletin münhasıran yetki alanında olduğunu iddia edemeyeceği deniz alanlarıdır. Deniz hukuku kapsamında milletlerarası belgelerde açık denize dair ilk tanım 1958 Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi 1. maddesinde yapılmıştır. Sözleşme’nin, 1. maddesi, “Açık deniz terimi, bir devletin karasularına ve iç sularına dâhil olmayan bütün deniz kısımları manasına gelir.” tanımını içermektedir. Nitekim 1958 tarihli Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi 2. maddesi ve 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi 87. Maddesi acık denizlerin bütün devletlerin kullanımına ve eşit koşullarda yararlanmalarına olanak tanınan bölgeler olduğunu hükme bağlamıştır.

Açık denizlerde temel ilke denizlerin serbestisi ilkesidir. Serbestlik ilkesi herhangi bir devletin acık denizde münhasır yetki ve egemenlik iddia etmesinin önüne geçmektedir. Ancak bu serbestlik herhangi bir sınırlamanın olmadığı anlamına gelmemektedir. Devletlerin sınır olmaksızın ortak kullanımı kaos durumuna sebebiyet verebildiği gibi gemilerin güvenliğinin sağlanması da mümkün olmamaktır. Uluslararası hukuk çerçevesinde devletlerin açık denizdeki hakları bazı antlaşmalar ile düzenleme altına alınmıştır. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi 87. maddesinin düzenlemesine göre, açık denizlerden kıyısı bulunsun veya bulunmasın bütün devletlerin eşit şartlarda yararlanabileceği haklar arasında, seyrüsefer hakkı, uçuş hakkı, balıkçılık ve canlı kaynakların avlanması, bilimsel araştırma, kablo ve boru döşeme hakları gibi birtakım haklar mevcuttur.[1]

 

2.      BAYRAK DEVLETİNİN MÜNHASIR YETKİSİ

Açık denizlerin serbestisi, devletlere sınırsız bir serbesti sağlandığı anlamına gelmemekle beraber her devlete bir başka devletin zararına hareketlerde bulunmaktan kaçınma yükümlülüğü getirmektedir. Aksi halde sınırsız bir serbesti sunulması kaosa yol açacak ve gemilerin güvenliğinin sağlanmasını zorlaştıracaktır. Bunun yanında uluslararası hukuk düzeninin sınırsız yetkiler ve serbestileri kabul edebilecek bir düzen olduğu düşünülemez. 1958 tarihli Cenevre Sözleşmesi 6/1. maddesi ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi 92/1 maddesi kapsamında devletlere bir takım sorumluluklar yüklenmiştir. İlgili düzenlemelere göre devletler yetkilerini kural olarak yalnızca kendi bayraklarını taşıyan gemiler üzerinde kullanabileceklerdir. Bu hususa “açık denizde bayrak devletinin yetkili olması” kuralı (bayrak yasası) denilmektedir.[2] Bayrak yasası devletlerin kendi bayrağını çekmeye izni olan gemiler üzerinde münhasır yetkisi bulunması anlamına gelmekte olup Uluslararası Deniz Hukuku düzeninde oldukça geniş uygulama alanı bulan bir ilkedir.


3.      DENİZDE GEMİLERE MÜDAHALE


I.            ZİYARET HAKKI KAPSAMINDA YAPILAN MÜDAHALELER

Bazı özel hallerin varlığı halinde savaş gemileri ya da gayri ticari amaçlı devlet gemileri, yabancı devletlerin ticaret gemilerini durdurma ve gemilere çıkma hakkına sahip olabilmektedirler. Uluslararası hukuk düzeninde bu hak ziyaret hakkı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ziyaret hakkı ve kullanım usulleri CADS 22. Maddesinde açıklanmıştır.

a.      Deniz Haydutluğu

Uluslararası hukukun en eski ve evrensel suçlarından biri olan deniz haydutluğu, devletlerin açık denizlerde seyreden gemilere müdahale etmesini hukuken meşru kılar. Günümüzde bazı olaylar klasik deniz haydutluğu tanımına tam uymasa da, bu suçun oluşması için eylemin açık denizde veya herhangi bir devletin egemenliği dışında gerçekleşmesi, fiilin sivil gemi veya uçak mürettebatı ya da yolcuları tarafından işlenmesi; saldırının başka bir gemi ya da uçağa veya kişilere yönelik olması, faillerin özel çıkar sağlaması, şiddet, alıkoyma veya yağmalama gibi zorlayıcı unsurların bulunması koşullarının sağlanması gereklidir. Deniz haydudu, bütün insanlığın düşmanı (hostis humani generis) olarak kabul edilmekte olup milletlerarası hukuk nezdinde deniz haydutluğu yapan bir gemi, bayrak devletinin korumasından faydalanamamaktadır. Bu anlayış sözleşmelere de yansımış ve deniz haydutluğuna karşı her devlete müdahale yetkisi tanınmıştır.[3]

b.      Köle Ticareti

19. yüzyıla kadar özellikle Afrika’dan Amerika’ya büyük çapta gerçekleşen köle ticareti, hem insan hakları hem deniz hukuku açısından ağır bir ihlal olarak kabul edilmiştir. Uluslararası hukuk köle ticaretini yasaklamış, devletlerin köle taşıdığı şüphesi bulunan gemilere müdahalesini öngörerek ziyaret hakkı tanımıştır. Bayrak devleti haricinde diğer devletlerin, köle ticaretine karışan bir gemiye müdahalesi ziyaret hakkıyla sınırlı olup yabancı devletlerin köle ticaretine karışan gemiye el koyma hakkı yoktur.[4]  Diğer devletler yalnızca tespit yapabilir ve durumu bayrak devletine bildirmekle yükümlüdür. Bunun yanında CADS 13. maddesi ve BMDHS 99. maddesi kapsamında bayrağı ne olursa olsun bir gemiye sığınmış olan kölenin, kendiliğinden (ipso facto) özgür olacağı hükme bağlanmıştır.

c.       Uyruksuz Gemiler

Bayrak taşımayan, ya da birkaç bayrağı birlikte taşıyan gemiler uyruksuz gemiler olarak kabul edilirler. [5] Uyruksuz gemiler hiçbir devletin koruması altında olmadığından uluslararası hukukta sahipsiz sayılır. Açık denizlere dair hak ve özgürlükler devletlere tanındığından uyruğu anlaşılamayan ve ya bulunmayan bir geminin bir devlete ait olduğundan söz edilemeyeceği gibi açık denizlere dair özgürlüklerden yararlanması da söz konusu olamaz. Bu nedenle tüm devletler açık denizde bu tür gemilere müdahale, ziyaret ve el koyma hakkına sahiptir. Uyruksuzluk, geminin yasal denetimden kaçması anlamına gelir ve deniz güvenliği açısından uluslararası toplumun müdahalesine olanak tanır.

d.      Aynı Bayrağı Taşıdığı Şüphesi

Bir geminin bayrak göstermemesi ya da yabancı bir bayrak çekmiş olmasına rağmen savaş gemisi ile aynı tabiiyette olduğuna dair makul şüphe tespit edilirse, ilgili devlet gemiye “ziyaret hakkı” kapsamında yaklaşabilir ve inceleme yapabilir.

e.       Açık Denizden İzinsiz Yayınlar

1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 109. maddesi, uluslararası düzenlemelere aykırı olarak açık denizden yapılan radyo ve televizyon yayınlarını yasaklamaktadır. Bu tür yayınlara bayrak devleti ve belirli koşullarda diğer devletler müdahale edebilir, yayını durdurabilir ve ilgili kişileri gözaltına alabilir.

f.        Kesintisiz Takip Yetkisi

Bir yabancı gemi bir kıyı devletinin egemen yetkiler kullandığı sularda yasalara aykırı davrandıktan sonra açık denize kaçarsa bu kıyı devletinin kamu hizmetindeki devlet gemileriyle söz konusu gemiyi açık denizde de izleyerek gerekli yasal işlemleri yapma yetkisi vardır.[6] Ulusal hukuk ihlali şüphesi bulunan yabancı gemiyi açık denizde kesintisiz takip edebilir. Takip, gemiye dur çağrısı ile başlar ve gemi karasularına girene kadar devam edebilir. Ancak başka devletin karasularına girişte takip sona erer.

g.      Uluslararası Hukukta Meşru Müdafaa

Devletler, ulusal güvenliklerine yönelik ani ve ciddi saldırılar karşısında meşru müdafaa hakkını kullanabilirler. Bu hak, başka barışçıl çözüm yollarının olmaması ve müdafaanın orantılı olması şartıyla uygulanabilir.

 

II.            DİĞER MÜDAHALE SEBEPLERİ

Uluslararası hukukta açık denizlerde müdahale yetkisi esas olarak bayrak devletine ait olsa da, ikili veya çok taraflı anlaşmalarla bu yetki diğer devletlere devredilebilir. Terörizm, kitle imha silahları, düzensiz göç, uyuşturucu kaçakçılığı ve deniz kirliliği gibi konularda bu tür düzenlemeler yaygındır.

a.      Terörizm ve Kitle İmha Silahlarıyla Mücadele

1988 tarihli 1988 tarihli Denizde Seyir Emniyetine Karşı Yasa Dışı Eylemlerin Önlenmesi Sözleşmesi (SUA Sözleşmesi) ve 2005 Protokolü, terörizm ve kitle imha silahlarının yayılmasına karşı denizde şüphe duyulan gemilere müdahale imkânı sağlar. Müdahale için BM Güvenlik Konseyi yetkilendirmesi, bayrak devletinin rızası, taraf devletler arasında yetki veren anlaşma, SUA Sözleşmesinin uygulanabilmesi, meşru müdafaa gibi hukuki dayanaklar gereklidir.

b.      Yasadışı Göçle Mücadele

Yasadışı göçle mücadele kapsamında devletler, bu suça karıştığından şüphelenilen gemilerin kendi karasularına girmesini engelleme ya da bu gemilerin kendi deniz yetki alanlarından ayrılmasını sağlama yönünde yetkilerini kullanabilmektedir. Söz konusu müdahaleler yalnızca kıyı devletlerinin karasularıyla sınırlı kalmayıp, geminin seyrüsefer hâlindeyken de gerçekleştirilebilmektedir. Bu bağlamda devletler, özellikle ikili ya da çok taraflı sözleşmeler aracılığıyla, başka devletlerin deniz yetki alanlarında ya da bayrağını taşıyan gemiler üzerinde yasadışı göçü önlemeye yönelik müdahale yetkileri elde edebilmektedir.

 Yasadışı göç çoğu zaman kıyıya yakın ve nispeten kısa mesafelerde gerçekleştiğinden, bu tür eylemlere yönelik müdahaleler çoğunlukla karasularında ya da bitişik bölgelerde yapılmaktadır. Bu nedenle, açık denizde gerçekleştirilen müdahalelerin göçmen kaçakçılığı bağlamında pratik önemi, kıyıya yakın bölgelerdeki müdahalelere kıyasla daha sınırlı kalmaktadır.

c.       Uyuşturucu ve Psikotrop Madde Kaçakçılığı:

Uluslararası düzeyde uyuşturucu ve psikotrop madde kaçakçılığıyla mücadele amacıyla, 1988 tarihli Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Sözleşme kabul edilmiştir. Bu sözleşme, taraf devletleri deniz yoluyla gerçekleşen yasa dışı uyuşturucu trafiğini önlemek üzere uluslararası deniz hukukuna uygun şekilde en geniş iş birliğini sağlamaya ve ikili ya da bölgesel anlaşmalar yapmaya teşvik etmektedir. Müdahale yetkisi, çoğunlukla çok taraflı veya ikili sözleşmelere ve bayrak devletinin rızasına dayanmaktadır.

d.      Yasadışı Balıkçılıkla Mücadele:

Açık denizlerde balıkçılık faaliyeti, deniz özgürlükleri kapsamında yer almakla birlikte, 20. yüzyılda balık stoklarında yaşanan ciddi azalma, deniz canlılarının sınırsız olmadığını ortaya koymuştur. Bu doğrultuda, 1982 tarihli BMDHS, taraf devletlere açık deniz kaynaklarını sürdürülebilir biçimde kullanma yükümlülüğü getirmiştir. Ayrıca, 1995 tarihli BM Balık Stokları Anlaşması, taraf devletlere, diğer tarafların gemilerine çıkma ve denetim uygulama yetkisi tanımaktadır.

Yasadışı balıkçılık nedeniyle gemilere yapılan müdahaleler, diğer müdahale sebeplerine kıyasla daha yaygın olmakla birlikte, bu tür uygulamalar çoğunlukla kıyı devletlerinin münhasır ekonomik bölgelerinde gerçekleştirilmektedir.[7] Yasa dışı balıkçılık faaliyeti açısından açık denizlerdeki müdahale oranı düşüktür.

e.       Deniz Kirliliği ve Müdahale Yetkisi:

1969 tarihli Denizde Acil Müdahale Sözleşmesi, taraf devletlere, petrol veya diğer zararlı maddelerin neden olduğu ciddi kirlilik veya kirlilik tehdidi halinde, açık denizde yabancı bayrak taşıyan gemilere müdahale etme yetkisi vermektedir. Bu kapsamda, devletler kıyılarının ve ilgili menfaatlerinin zarar görmesini önlemek, azaltmak veya ortadan kaldırmak amacıyla gerekli önlemleri alabilirler.

Ancak müdahalede alınacak tedbirlerin, ortaya çıkan zarar veya tehlike ile orantılı olması ve makullük sınırlarını aşmaması gerekmektedir. Ayrıca, bayrak devletinin yanı sıra ilgili diğer devletlerin ve menfaat sahiplerinin haklarına saygı gösterilmesi elzemdir.

 

4.      DENİZ ABLUKASI

Konumuz açısından Açık Denizlerin Serbestisi ve Bayrak Devleti’nin münhasır yetkisine dair bir istisna olan “Deniz Ablukası” önem arz etmektedir. San Remo Düzenlemesi olarak bilinen Denizde Silahlı Çatışmalara Uygulanacak Uluslararası Hukuka İlişkin San Remo Düzenlemesi abluka haline ilişkin düzenlemeler içermektedir. Adı geçen düzenlemeye göre, hukuki bir deniz ablukasının uygulanması amacıyla, ablukayı kırmaya yönelik eylemlerde bulunan gemilere açık denizde müdahale edilmesi, gemilere el koyulması uluslararası hukuk kurallarına uygun ve meşru olamaktadır.

San Remo Düzenlemesine göre, bir ablukanın uluslararası hukuka uygun olabilmesi için gerekli olan şartlar aşağıda sayılmıştır;

  1. 93 ve 94. Maddeler bağlamında abluka zamanı, süresi, nerede, ne zamana kadar uygulanacağı ilan edilmeli,

  2. 95. Madde bağlamında abluka etkin bir biçimde uygulanmalı,

  3. 99. Madde bağlamında abluka tarafsız devletlerin kıyılarına giriş ve çıkışlarını engellememeli,

  4. 100. Madde uyarınca abluka tarafsız bir şekilde tüm devlet gemilerine uygulanmalı,

  5. 102. Madde a bendi bağlamında abluka, sivil halkın açlıktan kırılmasına veya en temel ihtiyaçlarının karşılanmasına engel teşkil etmemeli,

  6. 103. Madde bağlamında abluka sivil halkı cezalandırma amacı güdemeyeceği gibi halkın yaşamı için gerekli ihtiyaç maddelerinin girişine abluka uygulayıcısı devlet engel olmamalıdır.[8]

 

SONUÇ

Gemilerin açık denizleri kullanmasının temelinde serbestlik (seyrüsefer özgürlüğü) ilkesi bulunmaktadır. Bu temel ilke ışığında İsrail donanmasının Madleen gemisine yapmış olduğu müdahale Mısır ile Gazze arasında Gazze kıyı şeridine 185 km uzaklıkta[9] uluslararası sularda meydana gelmiştir. Birleşik Krallık bayrağı ile acık denizde seyrüsefer hakkını kullanmakta olan Madleen gemisine İsrail tarafından uygulanan müdahale uluslararası hukuka aykırıdır.

Açık denizlerin serbestisi ilkesinin devletlere sağladığı özgürlükler neticesinde belirli istisnalar haricinde herhangi bir devletin seyrüsefer hakkına başka bir devlet tarafından müdahale edilmesi mümkün değildir. 1958 Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi ve 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi kapsamında izleme ve ziyaret hakkının kullanılması için bazı istisnai haller düzenlenmiştir. Bahsi gecen sözleşmelerde sayılan istisnalar deniz haydutluğu, köle ticareti, uyuşturucu madde kaçakçılığı ve izinsiz yayındır. Bu istisnalar haricindeki durumlarda yabancı ticaret gemilerine müdahale yapılamamaktadır. Müdahale yetkisi yalnızca bayrak devletinde bulunmaktadır.

Madleen gemisi ile ilgili olarak belirtilen izleme ve ziyaret şartlarının oluştuğuna dair herhangi bir bulgu mevcut değildir. Takip hakkının başlaması için ilk şart olan takibin İsrail karasularında başlaması hususu gerçekleşmemiştir. Ayrıca ziyaret hakkının kullanılabilmesi için müdahale hususunda değindiğimiz makul sebeplerin bulunması gerekmektedir. Ancak bahse konu olan gemide, köle ticareti, deniz haydutluğu, uyuşturucu madde kaçakçılığı veya korsan yayın yapıldığına dair bir kanıt bulunmamaktadır. Bahsi geçen istisnaların herhangi birinin bulunmaması halinde bayrak devletinin münhasır yetkisi korunmaktır. Madleen gemisi Birleşik Krallık bayrağı taşıdığından müdahale yetkisi yalnızca Birleşik Krallığa aittir. İsrail Devleti’nin Madleen gemisine müdahalesi açık denizlerin serbestliği ilkesinin ve uluslararası hukuk kurallarının açık bir ihlalidir.

Deniz ablukasına dair yapılan açıklamalar ışığında bir değerlendirme yapıldığında öncelikle belirtmek gerekir ki İsrail devletinin Filistin devleti üzerinde uygulamış olduğu ablukanın meşru ve hukuka uygun olduğundan söz etmek mümkün değildir. San Remo Düzenlemesine göre hukuka uygun bir ablukadan bahsedilebilmesi için sayılan şartlar altında “sivil halkın açlıktan kırılmasına veya en temel ihtiyaçlarının karşılanmasına engel teşkil etmemeli, ablukadan beklenen askeri avantajın sivil halk üzerinde sebebiyet vereceği zararları aşmamalı, ablukanın sivil halkı cezalandırma amacı olamamalı ve halkın yaşamı için gerekli ihtiyaç maddelerinin girişine, abluka uygulayıcısı devlet engel olamamalıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Ancak İsrail hâlihazırda Filistin üzerinde yoğun bir abluka uygulamasına rağmen ablukayı 9 Ekim 2025 tarihinde daha da arttırmıştır. Total bir abluka ilan etmiş ve Gazze’ye yiyecek, su, ilaç ve yakıt girişini yasaklamıştır. Zaman zaman bu yasağı esnetip insani yardımlara izin verse de Gazze halkının açlık tehlikesinin ortadan kalkması mümkün olmamıştır.

Uluslararası hukuk bağlamında savaş hallerinde abluka mümkün olmasına rağmen açıklanan San Remo Düzenlemesi koşulları dışında kalan hallerde meşru abluka olduğundan söz edilemez. Abluka, sivil halkı cezalandırma ve açlığa mahkum etme gibi büyük zararlar doğurduğu takdirde hukuka aykırıdır.

Filistin halkının açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uluslararası basında sıkça söz edilen bir husus olmakla beraber insancıl yardımın sivil halka ulaştırılması ve ablukanın kaldırılmasına dair Birleşmiş Milletlerin Genel Kurul kararları bulunmaktadır. İsrail’in ablukası, İsrail’in de taraf olduğu savaşta sivillerin korunmasına ilişkin 1949 tarihli 4. Cenevre Sözleşmesi’nin ihlalini oluşturmaktadır. 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi'ne taraf devletler İsrail’in Sözleşmeye uygun davranmasını sağlamakla yükümlüdür.

 


KAYNAKLAR

AKSAR, Yusuf, (Bahar 2012), “Birleşmiş Milletler Palmer (Mavi Marmara) Raporu ve Uluslararası Hukuk”, Uluslararası İlişkiler, C:9, S:33, s. 23-40.

AYDIN Okur, Derya (2009), “Deniz Hukukunda Liman Devleti Yetkisi ve Denetimi”, XII Levha Yayınları, İstanbul.

CHURCHİLL, R.R./ LOWE, A.V.( 1999), “The Law of the Sea”, Third Ed., Manchester Univ. Pres.

DERİNDE, Murat,(2014), “ Uluslararası Deniz Alanlarında Devletlerin Gemilere Müdahale Yetkisi”,İstanbul Üniversitesi ,Sosyal Bilimler Enstitisü ,Kamu Hukuku Yüksek Lisans Tezi.

GÖK, Ali, (2017), “Uluslararası Hukuka Göre Devletlerin Açık Denizlerde Müdahale Yetkileri: Mavi Marmara Olayı”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C:10, S:51, S.280-288.

GÖZLÜGÖL, Said V. (2013). “Uluslararası Deniz Hukukunda Kıyı Devletinin Kesintisiz Takip Hakkı”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Sayı 62(2), s. 475-490.

MİSİLİ, Sinan (2014). “Açık Denizlerin Serbestliği, Gemilerin Uyrukluğu Ve Bayrak Devleti Münhasır Yargı Yetkisi Arasındaki İlişkinin Teamül Hukuku, Konvansiyonlar ve Mahkeme Kararları Işığında İncelenmesi”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVIII, s. 187-188.

OKUR, Derya A. (2011). “Uluslararası Hukukta Devletlerin Açık Denizde Bulunan Gemilere Müdahale Yetkisi”, Uluslararası Deniz Hukuku’nda Kıyı Devletinin Gemilere El Koyma Yetkisinin Sınırları Sempozyumu, s. 146-147.

PAZARCI, Hüseyin (2006). “Uluslararası Hukuk”, Turhan Kitabevi, Ankara.

Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi, 29 Nisan 1958.

Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, 10 Aralık 1982.

Cenevre Balıkçılık ve Açık Denizin Canlı Kaynaklarının Korunması Hakkında

Sözleşme, 29 Nisan 1958.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, ordunun Gazze'ye giden yardım gemisi Madleen'i İsrail'e çekerken el koyduğunu açıkladı s.e.t. 10.06.2025.

Madleen Gemisi Nedir? İçinde Kimler Var, Neden Durduruldu? - Turgutlu Yankı s.e.t. 12.06.2025.

Analiz: Madleen gemisi ve İsrail’in hukuk tanımazlığı - M5 Dergi s.e.t. 12.06.2025.

İsrail’in barış gemisine müdahalesi ve uluslararası hukuk s.e.t. 13.06.2025.

Madleen gemisi ve İsrail’in hukuk tanımazlığı s.e.t. 14.06.2025.



[1] AKSAR, Yusuf, (Bahar 2012), “Birleşmiş Milletler Palmer (Mavi Marmara) Raporu ve Uluslararası Hukuk”, Uluslararası İlişkiler, C:9, S:33, s. 27.

[2] PAZARCI, Hüseyin (2006), “Uluslararası Hukuk” , Ankara ,Turhan Kitabevi, s. 340-341.

[3] OKUR, Derya A. (2011). “Uluslararası Hukukta Devletlerin Açık Denizde Bulunan Gemilere Müdahale Yetkisi”, Uluslararası Deniz Hukuku’nda Kıyı Devletinin Gemilere El Koyma Yetkisinin Sınırları Sempozyumu, s. 150.

[4] Churchill, R.R./ Lowe, A.V., “The Law of the Sea”, Third Ed., Manchester Univ. Pres., 1999, s. 212.

[5] CADS, md. 6, BMDHS, md. 92.

[6] GÖK, Ali, (2017), “Uluslararası Hukuka Göre Devletlerin Açık Denizlerde Müdahale Yetkileri: Mavi Marmara Olayı”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C:10, S:51, S.282.

[7] OKUR, a.g.m. s. 153.

[8] AKSAR, a.g.m., s.29-30.

[9] İsrail’in barış gemisine müdahalesi ve uluslararası hukuk s.e.t. 13.06.2025.

Lawyer portrait photo

Passus

passuslawblog@gmail.com